ANKARA-BHA
İstihdamda yeni dönem: Türkiye, meslek standartlarını güncelliyor
6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Kanunu’nun 50’den az tehlikeli işyerlerinde İSG hizmetlerini zorunlu hale getiren maddenin 01 Ocak 2025’te yürürlüğe girmesiyle birlikte gözler bu hizmetlerin uygulanmasına çevrildi.
Kanunun Madde 6’sında 50’den az çalışanı olan işyeri işverenlerine OSGB’lerden hizmet alma veya kendilerinin eğitim alarak İSG hizmetlerini yürütme seçeneği sunuldu. 50’den az çalışanı bulunan az tehlikeli işyeri işveren veya işveren vekilleri “İSG Hizmetlerinin Yürütümü” eğitimi alarak iş güvenliği uzmanı veya işyeri hekimi hizmeti alma yükümlülüğünü kendileri karşılayabiliyor.
İşveren İSG eğitimleri kabına sığmadı
“İşyerlerinde İşveren veya İşveren Vekili Tarafından Yürütülecek İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerine İlişkin Yönetmek”te yıllardır alınacak eğitimin sonunda yapılacak sınavda başarılı olanlara İSG hizmet yürütümü sertifikası verileceği yazıyordu. Fakat TESK, TOBB gibi işveren kuruluşlarının Bakanlığa yaptığı baskılar sonucu sınav şartı kaldırıldı. Böylelikle 16 saatlik eğitimi tamamlayan tüm işveren veya işveren vekilleri iş güvenliği uzmanı gibi kendi işyerlerinde İSG hizmetlerini yürütebilecek. Ayrıca diğer bir yandan bahsi geçen eğitimleri ÇASGEM, Anadolu Üniversitesi ve TESK gibi kurumlar Bakanlığın yetkilendirmesiyle verebiliyor. Fakat eğitim ücreti ise sadece 250 TL! Hem eğitim ücretlerinin sembolik olması hem de insan hayatını temelden ilgilendiren İSG için sınavsız 16 saat eğitim verilmesi tepkilere neden oldu.
İşveren eğitim içeriği hazırlanamıyor…
Bahsi geçen kanun maddesi 01 Ocak’ta yürürlüğe gireceği iki yıl öncesinden belli olmasına rağmen kanun yürürlüğe girmesiyle eğitim içerikleri ve eğitim programları başlatılamadı. Kanun maddesinin yürürlüğe girmesinin üzerinden yaklaşık 3 ay geçmiş olmasının karşılığında ise eğitim programlarının ne zaman başlayacağı da belli değil. Ulaştığımız kaynaklara göre de İşveren veya İşveren Vekilinin İSG Hizmetlerini Yürütümü Eğitimi’nin içeriği bile henüz hazır değil, ne zaman eğitimlerin verileceğine dair de ÇASGEM’den henüz kamuoyuna bir açıklama yapılmıyor.
M. Fatih Tüten, tüm İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitim Kurumları ve Profesyonelleri Derneği Başkanı olarak, Türkiye’deki iş sağlığı ve güvenliği (İSG) yönetimindeki yönetim tarzını eleştiren önemli bir açıklama yaptı. Açıklamalarında, özellikle kamu kurumlarının kapalı ve bürokratik yönetim tarzının, sektördeki gelişimin önünü tıkadığını vurgulamaktadır.
Kapalı yönetim tarzı ihtiyaçlara cevap veremiyor
Tüten, Türkiye’deki İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü (İSGGM), İSGÜM ve ÇASGEM gibi kamu kurumlarının, işverenlere yönelik eğitim içeriklerini çoktan hazırlamış olmaları gerektiğini belirtiyor. Bu eğitimlerin ücretsiz bir şekilde işverenlere sunulması gerektiğini savunuyor. Ancak, bu kurumların uzun süre boyunca bu içerikleri hazırlayamadığını ve dolayısıyla iş sağlığı ve güvenliği konusundaki eğitimlerin eksik kaldığını ifade ediyor.
Sivil toplum kuruluşları ile işbirliği fırsatı
Tüten, İSGGM ve diğer Bakanlığa bağlı kuruluşların, iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerini hazırlamak için sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yapabileceklerini söylüyor. Sivil toplum kuruluşlarının sektöre dair geniş bir bilgi birikimine sahip olduğunu ve bu kuruluşlarla yapılan işbirliklerinin, eğitim içeriklerinin hızlı ve etkili bir şekilde temin edilmesini sağlayabileceğini belirtiyor. Tüten, işveren eğitimi için sivil toplum kuruluşlarının katkısının önemli olduğunu ve bu kurumların üç günde eğitim içeriklerini hazırlayabileceğini ifade ediyor. Ancak, yıllardır süregelen kapalı yönetim tarzı nedeniyle İSGGM ve diğer kuruluşların bu tür işbirliklerine yanıt vermediğini, bu da sektördeki verimsizliği arttıran bir faktör olarak öne çıkıyor.
Yönetim tarzının sonuçları ve gelişim engelleri
Tüten’in eleştirisinin temel noktalarından biri, bu kapalı yönetim anlayışının sektöre zarar verdiği. Yönetimin, üretimin, gelişimin ve iletişimin önünü tıkadığını söylüyor. Kamu kurumlarının kendi sektörüne ve sivil toplum kuruluşlarına kapalı bir yaklaşım sergilemesinin, sektörün gelişimini engellediğini belirtiyor. Bu kapalı yaklaşım, iş güvenliği alanındaki profesyonellerin potansiyelinden yeterince yararlanılamamasına sebep oluyor. Tüten, bu tarzın bir değişime uğraması gerektiğini ve daha açık bir yönetim anlayışının benimsenmesi gerektiğini vurguluyor. Aksi takdirde, iş sağlığı ve güvenliği alanındaki başarılar daha da zorlaşacak ve sektör geri kalmaya devam edecektir.
Eğitim yetkisiyle ilgili çelişki
Bir başka önemli nokta ise, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve diğer sağlık personeline eğitim verme yetkisine sahip kurumların, işverenlere eğitim vermek için aynı yetkiyi alamadığıdır. Tüten, İSG profesyonellerini eğitebilen eğitim kurumlarının, işverenlere yönelik eğitim verme yetkisine sahip olmamasını büyük bir çelişki olarak değerlendiriyor. Bu durum, eğitim veren kurumların iş güvenliği alanındaki bilgi ve deneyimlerinden işverenlerin faydalanamamasına yol açıyor. Bu çelişkinin çözülmesi gerektiğini belirtiyor.
Bürokratik yapının verimsizliği
Tüten’in son eleştirisi, bürokratik yapı ile ilgili. Mevcut bürokratik süreçlerin işleyişinin verimsiz olduğunu ve sektördeki ihtiyaçlara hızlı ve etkili bir şekilde cevap veremediğini belirtiyor. İSGGM ve diğer kamu kurumlarının bürokratik engeller nedeniyle geri kaldığını ve bu yapıların artık değişmesi gerektiğini ifade ediyor. Bürokratik yapının değiştirilmesiyle, iş sağlığı ve güvenliği konusunda daha etkili ve hızlı çözümler üretilebileceğini savunuyor.
Sonuç olarak; M. Fatih Tüten, Türkiye’deki iş sağlığı ve güvenliği eğitim sisteminin ve yönetiminin daha açık, işbirliğine dayalı ve verimli hale getirilmesi gerektiğini savunuyor. Eğitimlerin sektör profesyonelleri ve sivil toplum kuruluşlarının katkılarıyla hızlandırılması gerektiği, kapalı yönetim anlayışının yerini daha dinamik bir yaklaşımın alması gerektiği belirtiliyor.